Modern beyin cerrahisinin öncüsü, “Yüzyılın Nöroşirürjiyeni” unvanıyla tıp tarihine geçen Prof. Dr. Gazi Yaşargil, 99 yaşında hayatını kaybetti. Vefat haberini Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu sosyal medya hesabından duyurdu.
Sağlık Bakanı Memişoğlu’ndan Taziye Mesajı
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Prof. Dr. Yaşargil’in vefatıyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Alanında yürüttüğü eşsiz çalışmalarla ‘Yüzyılın En İyi Beyin Cerrahı’ seçilen Prof. Dr. Gazi Yaşargil Hocamızın vefatını büyük bir üzüntüyle öğrendim. Bilime adadığı ve bir asra yaklaştığı ömründe hepimiz için örnek teşkil eden nice işe imza atmıştı. Onun hatırasını yaşatmak için elimizden geleni yapacağız. Mekânı cennet, makamı ali olsun.”
Mikronöroşirürjinin Mucidi: Gazi Yaşargil
1925 yılında Diyarbakır’da doğan Prof. Dr. Gazi Yaşargil, tıp eğitimine Ankara Üniversitesi’nde başladı ve İsviçre Basel Üniversitesi’nde tamamladı. 1960’lı yıllarda mikroskobik teknikleri beyin cerrahisinde ilk kez kullanarak mikronöroşirürji alanını dünyaya kazandırdı.
Yaşargil, kariyeri boyunca 40.000’in üzerinde beyin ameliyatı gerçekleştirdi. Beyin tümörleri, anevrizmalar ve epilepsi cerrahisinde geliştirdiği tekniklerle binlerce hastanın hayatını kurtardı. Geliştirdiği mikroskobik cerrahi yöntemleri, özellikle hassas bölgelerdeki beyin ameliyatlarında başarı oranlarını artıran devrimsel yenilikler olarak kabul edildi.
Dünya Tıbbının Saygı Duyduğu Bir Bilim İnsanı
1980’li yıllarda Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne davet edilen Prof. Yaşargil, burada da hem klinik hem de akademik çalışmalarını sürdürdü. Yetiştirdiği öğrenciler arasında bugün dünyanın önde gelen beyin cerrahları bulunuyor.
1999 yılında Amerikan Beyin Cerrahları Derneği tarafından “Yüzyılın Nöroşirürjiyeni” seçilen Yaşargil, bu unvana layık görülen tek cerrah olarak dünya tıp tarihine geçti. Aynı zamanda “modern beyin cerrahisinin mimarı” olarak kabul edilen Yaşargil, yalnızca Türkiye’de değil, küresel ölçekte bir tıp efsanesi haline geldi.
Prof. Dr. Gazi Yaşargil, insanlığa adanmış bir ömrün, bilime duyulan tutkunun ve Türk tıbbının dünyaya armağan ettiği en büyük değerlerden biri olarak hafızalarda yer edecek.