Home / Genel / Büyüyen Bir Toplumsal Kâbus: Şiddet, Zorbalık ve Gençlik Çeteleri – Bize Ne Oluyor?

Büyüyen Bir Toplumsal Kâbus: Şiddet, Zorbalık ve Gençlik Çeteleri – Bize Ne Oluyor?

Son günlerde gazete ve televizyon haberlerine dehşet verici bir ağırlık çökmüş durumda: Akran zorbalığından vahşi cinayetlere, trafikteki magandalıktan “aile boyu” kıyasıya kavgalara kadar, toplumun her kesiminde yükselen bir şiddet dalgası hepimizi derinden sarsıyor. Bir zamanlar münferit sanılan olaylar, artık ürkütücü bir yaygınlık kazanmış durumda. Çocuklarımıza “Ne oluyor?” diye sormak yerine, belki de aynaya bakıp “Toplum olarak bize ne oluyor?” sorusunu sormanın zamanı geldi.

Çocuk Yaşta Suç ve Dehşet Veren Akran Zorbalığı

Toplumsal huzursuzluğun en çarpıcı yansıması, maalesef ki çocuklar ve gençler arasında görülüyor. Eskiden bu denli yaygın olmayan “akran zorbalığı” kavramı, bugün 12-15 yaş aralığındaki kız ve erkek çocuklarının öldüresiye dövüştüğü, kan dondurucu kavgalara dönüşmüş durumda.

Kara Tablo: Dört gün önce 15 yaşındaki bir çocuğun, 13 yaşındaki arkadaşını bıçaklayarak öldürmesi, bu meselenin ne denli acil bir sorun olduğunu gösteriyor. Ocak ayından bu yana Türkiye’nin konuştuğu Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti ve faili olan aynı yaştaki çocuklar, bu şiddet sarmalının geldiği boyutu gözler önüne seriyor. Üstelik bu tür olaylarda bir çeteleşme yapılanmasının varlığı, tehlikenin boyutunu katlıyor. Yargı süreçleri ve verilen cezalar (Mattia Ahmet davasında indirimsiz 24 yıl hapis), toplum vicdanını bir nebze olsun rahatlatsa da, olayın temeline inmek şart.

Gençler Arasındaki Çeteleşme: Daha da kaygı verici olanı, bazı suç örgütlerinin bu yaştaki çocukları tetikçi olarak kullanması. Hatta sosyal medya platformlarında bu amaçla verilen “ilanlar,” ilgili mercilerin müdahalesine rağmen bir süre yayında kalabiliyor. Çocuklarımızı çepeçevre saran bu tehlike ve tehditler, topyekûn bir mücadeleyi zorunlu kılıyor.

Diziler ve Toplumsal Yansımalar: Suçun Ekrandaki Gölgesi

Bu toplumsal travmanın temelinde yatan en önemli etkenlerden biri, elbette ki eğitim. Önce aile, sonra okul ve nihayet cemiyet… Bu üç sacayağında büyüklerin sergilediği rol modelleri belirleyici oluyor. Tam da bu noktada, genç zihinleri doğrudan etkileyen televizyon dizileri ve diğer kültürel faaliyetler mercek altına alınmalı.

Türk dizilerinin küresel piyasalardaki büyük başarısı sıklıkla haber olsa da, bu yapımların toplum üzerindeki içerik ve psikolojik etkileri nadiren tartışılıyor. Artan boşanma oranları, kadın cinayetleri, trafik magandalığı… Acaba ekranlardaki yoğun şiddet, entrika ve yörüngesi kaymış aile yapılarının sürekli gösterimi, toplumsal duyarsızlaşmaya ve normalleşmeye ne ölçüde katkıda bulunuyor? Canlı şiddetin, filmlerdeki şiddetin ve sosyal medyadaki şiddetin çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi, bilimsel çalışmalarla da desteklenmektedir.

Bir Günün Özeti: Kayıp Kızlar ve Gençlerin Trajedisi

27 Ekim 2025 Pazartesi günkü Türkiye gazetesinde yer alan “Ne oluyor size kızlar?” başlıklı haberin özeti, tek bir günde yaşanan acı olayları gözler önüne seriyor:

ŞehirYaşHadise
Ankara14 ve 16Tüketilen alkolden fenalaşma, 14 yaşındaki çocuğun hayatını kaybetmesi.
ElazığLise ÖğrencisiEvine geri dönmediği için kayıp başvurusu.
Mersin/Mardin18Şehirlerarası yolculukta otogarda kaybolma.
DenizliGenç KızSosyal hizmetler yurdundan izinsiz ayrılıp geri dönmeme.
Şırnak21Üniversite sınavlarına hazırlanırken kayıp ihbarı (Daha sonra sağ bulundu).

Bu, sadece bir güne ait ve medyaya yansıyan acı bir tablonun özeti. Paylaşılamayan “erkek arkadaş” veya benzeri anlamsız sebeplerle ortaokul çağındaki kız çocuklarının bile birer suç çetesi misali dehşet saçması, erkek çocukların hayatlarının baharında zindanlara düşmesi, toplum olarak büyük bir travma yaşadığımızın açık kanıtıdır.

Çözüm: Kolektif ve Kapsamlı Seferberlik

Bu tehlike ve tehditlerle mücadele etmek için psikolojik, sosyolojik ve eğitim bilimleri başta olmak üzere tüm ilgili alanların acilen seferber olması zaruridir. Sorun bireysel olmaktan çıkmış, kolektif bir hal almıştır.

  • Aile İçi İletişim: Çocuklara güvenli bağlar sunmak, dinleyebilmek ve sevgi temelli bir ortam sağlamak esastır.
  • Medyada Denetim: Diziler ve sosyal medyada sergilenen şiddet içeriklerinin denetimi ve bu içeriklerin toplumsal etkileri üzerine derinlemesine çalışma yapılması hayati önem taşımaktadır.
  • Eğitimde Farkındalık: Okullarda akran zorbalığına karşı sıfır tolerans ve rehberlik hizmetlerinin güçlendirilmesi şarttır.
  • Önleyici Politikalar: Gençleri suça iten sosyo-ekonomik ve çevresel faktörlere (yoksulluk, parçalanmış aile yapısı, kötü çevre) yönelik kapsamlı önleyici sosyal politikalar geliştirilmelidir.

Bu felaket tablosu karşısında susmak ve görmezden gelmek, gelecek nesillere karşı en büyük ihmalimiz olacaktır. Toplumsal huzurun ve güvenliğin, emlak ve gayrimenkul piyasası gibi ekonomik alanlar için de temel dayanak olduğu unutulmamalıdır. Huzursuz bir toplumda istikrarı sağlamak mümkün değildir.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir